MÜSNED-İ HANBEL

BABLAR    KONULAR    NUMARALAR

AYET VE SURE TEFSİRİ

<< 2923 >>

194- "O Ağır iftirayı Uyduranlar, Sizin içinizden Bir Güruhtur"[Nür 12] Ayeti

 

1. Hz. Aişe

 

- - (-)

21688 (1)- Hz. Aişe der ki: Benim hakkımda söz konusu şeyler (iftiralar) söylenince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemaate hitap etmek üzere kalktı. Şehadet getirip Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: ''Ailem hakkında iftira eden bazı kişilere ne yapmam gerektiği konusunda bana fikir verin. Allah'a yemin olsun ki ailemin bir kötülüğünü görmedim. Yine kötülüğünü görmediğim bir adama da iftira ediyorlar. Zira o kişi ben olmadığım zaman evime girmez. Ne zaman bir yolculuğa çıksam o da benimle birlikte gelir. '' Bunun üzerine Sa'd b. Muaz ayağa kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bana izin ver de bunu konuşanların boyunlarını vurayım!" dedi. Hazrec oğullarından bir adam kalkıp Sa'd'a: "Yalan söylüyorsun! Şayet bunu söyleyenler Evs'ten olsaydı boyunlarının vurulmasını istemezdin!" karşılığını verdi. Hassan b. Sabit'in annesi de bu adamın kabilesindendi. Karşılıklı bu şekilde atışınca Mescid'de Evs ile Hazrec arasında neredeyse kötü şeyler olacaktı. Benim ise bir şeyden haberim yoktu.

O günün akşamı olduğunda ihtiyacım için Ümmü Mistah'la birlikte dışarı ya çıktım. Ümmü Mistah tökezleyince: "Kahrolası Mistah!" dedi. Kendisine: "Anneciğim! Oğluna mı sövüyorsun!" diye çıkışınca sustu. İkinci kez tökezleyince yine: "Kahrolası Mistah!" dedi. Kendisine:

"Anneciğim! Oğluna mı sövüyorsun!" diye çıkıştığımda sustu. üçüncü kez tökezledi ve yine aynı şekilde: "Kahrolası Mistah!" dedi. Onu bundan menetmek istedim, ama o: "Vallahi ancak senin için ona sövüyorum!" dedi. "Benim neyimden dolayı?" diye sorduğumda bana olanları anlattı. "Bu gerçekten oldu mu?" diye sorduğumda: "Vallahi oldu!" dedi. Bunun üzerine hemen evime döndüm. Kendisi için dışarı ya çıktığım şeyden ne az ne de çok hiçbir şey kalmadı ve hasta düştüm. Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni babamın evine gönder" dediğimde hizmetçi ile beni babamın evine yolladı. Eve vardığımda annem Ümmü Ruman oradaydı, Annem: "Kızım! Neden geldin?" diye sorunca olanları kendisine anlattım. Bana: "Kızım! Meseleyi bu kadar çok büyütme! Zira güzel bir kadın, kendisini seven bir kocanın yanındaysa ve kumaları da varsa insanlar mutlaka onu kıskanır ve hakkında konuşurlar" dedi. Ona:

"Babam olanları biliyor mu?" diye sorduğumda: "Evet, biliyor" dedi. "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biliyor mu?" diye sorduğumda, yine: "Evet, biliyor" dedi. Bunun üzerine gözyaşlarımı tutamadım ve ağlamaya başladım. üst katta Kur'an okuyan Ebu Bekr ağlama sesimi duyunca indi ve anneme: "Neyi var?" diye sordu. Annem: "Hakkında söylenenleri öğrendi" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve: "Kızcağızım! Yemin ettim hemen evine döneceksin!" dedi. Ben de evime döndüm.

Annem ile babam da yanımda sabahladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikindi namazını kılıp yanıma girinceye kadar da yanımdan ayrılmadılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içeri girince annem ile babam sağımda ve solumda durmuşlardı. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra: ''Ey Aişe! Eğer bir kötülük işlediysen veya kendine zulmettiysen Allah'a tövbe et. Zira Allah, kullarının tövbesini kabul eder'' buyurdu. O sırada Ensar'dan bir kadın gelmiş ve kapının yanında oturmuştu. Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kadının dışarıda bir şey anlatmasından çekinmiyar musun?" dedim ve babama dönüp: "Ona cevap versene!" dedim. Babam: "Ona ne diyebilirim ki?" karşılığını verdi. Anneme dönüp: "Ona sen cevap ver!" dediğimde, o da: "Ona ne diyebilirim ki?" karşılığını verdi. Annemle babam bir cevap vermeyince şehadet getirdim,

 

Allah'a hamdu senada bulundum ve şöyle dedim: "Vallahi ben böyle bir şeyi yapmadım desem -ki Allah benim yapmadığımı ve doğru söylediğimi biliyor- yanınızda bunun bir faydası olmayacak; çünkü siz de konuştunuz ve söylenenler içinize sindi. Şayet böyle bir şeyi yaptığımı söylesem -ki böyle bir şeyi yapmadığımı Allah biliyor- olayı kendi aleyhimde kabullendiğimi söyleyeceksiniz. Durumumuzu ifade edecek bir söz bulamıyorum, ama sadece Yusufun babasının dediğini diyebiliyorum. Ki o: ''Bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir''[Yusuf 18] demişti." Yakub'un adını hatırlamak istedim ama aklıma gelmedi, bunun yerine Yusufun babası diyebildim.

O anda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vahiy nazil olmaya başladı. Biz susup bekledik. Vahiy nazil olma durumu kendisinden kalkınca yüzünde bir neşe belirdi. Bir yandan alnını siliyor ve: ''Müjde ey Aişe! Allah masum olduğuna dair vahiy indirdi'' diyordu. Ancak ben çok öfkeliydim. Annem ve babam: "Kalk ve ona teşekkür et!" dediklerinde: "Hayır! Yanına kalkıp da ona teşekkür etmem! Size de teşekkür etmeyeceğim! Sadece masum olduğuma dair vahiy indiren Allah'a şükrediyorum! Zira onun dediklerini duydunuz, ama söylenenleri reddetmediniz ve geri çevirmediniz!" karşılığını verdim.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evime gelip, cariyeye benimle ilgili soru sordu. Cariye: "Vallahi onun hiçbir kusurunu görmedim. Sadece bazen uyuyakalır da koyun eve girip hamurun mayasını veya hamurunu yerdi" dedi. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arkadaşları Berire'yi azarlayarak: "Resulullah'a doğruyu söyle!" diye çıkıştılar. Hatta ona ağır sözler söylediler. Ama o: "Sübhanallah! Vallahi onun hakkında bildiğim tek şey kuyumcunun kırmızı altın hakkında bildiğidir" karşılığını verdi. Hakkında bu tür laflar edilen kişi de (Safvan) bunları duyunca: "Sübhananah! Vallahi şimdiye kadar bir kadının edib yerirıi açıp da bakmış değilim!" dedi. Daha sonra Safvan, Allah yolunda şehit oldu.

 

Zeyneb binti Cahş, Allah onu dini konusunda korudu ve hakkımda hayırdan başka bir şey söylemedi. Onun kız kardeşi Hamne ise bu olayı dillendirenlerle birlikte helak oldu.

Bu olayı dillendirenler Mistah, Hassan b. Sabit ve münafık Abdullah b.

Ubey idi ki, Abdullah bu olayı daima kurcalar ve laf toplardı. Babam Ebu Bekr daha önce yardım yaptığı Mistah'a artık hiçbir yardım yapmayacağına dair yemin edince Allah: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinIer. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır"[Nur 22] ayetini indirdi. Bunun üzerine Ebu Bekr:

"Rabbimiz! Bilakis bizi bağışlamandan hoşlanırız" dedi ve daha önceden yaptığı gibi ona yardıma devam etti.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Bu kanalla Müslim (2770:58) ve Tirmizi (3180) rivayet ettiler.

 

 

 

21689 (2)- Zühri der ki: Said İbnu'l-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'nin bana bildirdiğine göre iftira edenler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımı Hz. Aişe hakkında diyeceklerini dedikleri zaman Allah, Hz. Aişe'yi temize çıkarmıştı. Bunların hepsi de bu olaydan bir kısımda olsa bir şeyler anlattılar. Bunların bazıları olayı diğerlerinden daha iyi biliyordu. Bu kişilerin rivayeti daha da sağlam idi. Bu ravilerin Hz. Aişe hakkında anlattıklarını kavradım. Ravilerin anlattıkları birbirini doğruluyordu. Hz. Aişe'nin şöyle dediğini söylediler: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman hanımları arasında kura çekerdi ve kurada hanımlarından kim çıkarsa beraberinde onu götürürdü. Yine bir gazveye gideceği zaman aramızda kura çekti ve kurada ben çıkınca kendisi ile sefere çıktım. Bu yolculuğa, Allah hicab (örtünme) ayetini indirdikten sonra çıkmıştım. Ben hevdecimin içinde taşınıyor ve indiriliyordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gazvesini bitirdi ve geri döndük. Geriye dönerken Medine'ye yaklaşınca (istirahat için konaklamıştık). Gece vakti Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkmak için emir verdi. Emir verdiği zaman kalkıp yürüdüm, hatta ordunun önüne bile geçtim. İhtiyaç giderdikten sonra eşyalarımın yanına geldim. Göğsüme dokundum ve zafar boncuğundan yapılmış gerdanlığımın kopup düştüğünü gördüm. Geri döndüm ve gerdanlığı aramaya başladım. Onun kaybolması beni orada tutmuştu.

Beni hevdecimle taşı yanlar hevdeci deveye yükleyip gitmişlerdi. Beni de hevdecin içinde sanıyorlardı. Kadınlar o zaman etsiz, cılız ve hafif idiler. Yemek yedikleri zaman çok az yerlerdi. Bundan dolayı hevdeci yükledikleri zaman hafifliğini önemsememişlerdi. Ben de küçük yaşta biri idim. Onlar deveyi kaldırıp gitmişlerdi. Ben de gerdanlığımı bulmuştum, ama ordu da bu ara gitmişti. Onların yerlerine geldiğimde onlardan ne çağıran, ne de cevap veren vardı. Bunun üzerine ben de yokluğumu hissederler ve geri dönerler zannı ile olduğum yerde kaldım. Ben oturduğum yerde iken uykuma yenildim ve sabaha kadar uyuyakaldım. Safvan b. el-Muattal esSülemi ez-Zekvani ordunun arkasında geliyorlardı. O, gecenin sonunda bulunduğum yere ulaştı ve uyuyan bir insan karartısı gördü. Bunun üzerine yanıma geldi. Beni örtünme emdinden önce gördüğü için orada da görünce tanıdı. Beni tanıdıktan sonra onun "İnnalillahi ve inna ileyhi raciün" demesi ile uyandım ve örtümle yüzümü kapadım. Vallahi istirca etmesinden başka benimle bir kelime bile konuşmadı.

O, devesini getirip çöktürdü ve daha rahat binmem için devenin on ayağına ayağını koydu. Ben de (ayağına basarak) öylece bindim. O da hayvanı sürmeye başladı. Öğle vakti orduya yetiştik. İşte o zaman hakkımda kötü düşünenler helak oldu. İftira edenlerin en başta geleni Abdullah b. Ubey b. Selül idi. Medine'ye geldiğimiz zaman ben bir ay boyunca hasta kaldım. İnsanlar bu iftira olayı hakkında çeşitli şeyler söylüyorlardı, fakat benim bundan haberim yoktu. Eskiden

rahatsızlandığım zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den gördüğüm yumuşaklığı şimdi görmediğim için şüpheye düşmüştüm. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanıma giriyordu ve: ''Nasılsın?'' deyip geri gidiyordu. Bu da beni şüphelendiriyordu. Ancak bir kötülük hissetmiyordum.

İyileşmek üzere iken, Ümmü Mistah ile beraber Menasi' tarafına dışarı çıktım. Orası bizim abdest bozacak yerimiz idi. Oraya ancak geceden geceye çıkardık. Bu olay tuvaletlerin evlerimizin yakınına getirilmesinden önce idi. Ümmü Mistah, Ebi Ruhm b. Abdilmuttalib b. Abdimenarın kızı idi. Annesi Ümmü Sahr b. Amir'in annesi ve Ebu Bekr es-Sıddik'in teyzesidir. Oğlu Mistah b. Usase b. Abbad b. Abdilmuttalib b. Abdimenartır. Ben ve Ebi Ruhm'un kızı ihtiyacımız ı giderdikten sonra evimin karşısına geldik. Ümmü Mistah kendi çarşafına basınca: "Mistah kahrolsun" dedi. Ben de: "Ne diyorsun? Bedr'de savaşan birine mi sövüyorsun?" deyince: "Onun ne söylediğini duymadın mı? "diye cevap verdi. Ben de: "Ne dedi?" diye sorunca, iftirada bulunanların ne söylediklerini aktardı. Bunun üzerine hastalığım daha da arttı.

Eve döndüğüm zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: ''Nasılsın?'' diye sorunca: "Annem ve babamın yanına gitmeme izin verir misin? Haberi onlar tarafından duymak istiyorum" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana izin verdi ve annemle babamın yanına geldim. Anneme: "Anneciğim! İnsanlar hakkımda ne konuşuyor?" diye sorunca, annem: "Sakin ol ey kızım! Vallahi güzelolmasına rağmen kendisini seven bir erkeğin nikahı altında olan ve kumaları da bulunan bir kadın hakkında dedikodu yapılmaması pek azdır" dedi. Ben de: "Sübhanallah! Gerçekten de insanlar böyle mi konuşuyorlar?" deyince: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine gece boyunca ağladım. Gece boyu ne gözyaşım dindi, ne de gözlerime uyku girdi. Sabaha kadar hep ağladım.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vahiy gelmeyince ailesinden ayrılma olayını istişare etmek için, Ali b. Ebi Talib'i ve Usame b. Zeyd' i çağırdı. Usame b. Zeyd, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ailesinin suçsuzluğunu bildiğini ve onlara karşı sevgisini ima ederek: "Ey Allah'ın Resulü! Biz ailen hakkında ancak hayırlı şeyler biliriz" dedi. Hz. Ali ise: "Ey Allah'ın Resulü! Allah seni darda bırakmaz. Onun gibi kadınlar da çoktur. Cariyeye sor o sana doğru olanı söyler" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Berire'yi çağırıp:

''Ey Berire! Aişe hakkında şüphe edeceğin bir şey gördün mü?'' diye sorunca, Berire: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki! Onda ayıplanacak hiç bir şey görmedim. Ancak onun yaşı küçük olduğu için ailesine hamur yaparken uyurdu ve evcil hayvanlar hamurundan yerdi" dedi. O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah b. Ubey b. Selul'ü kınadı ve minbere çıkıp: ''Ey Müslümanlar topluluğu! Ailemden dolayı bana eziyet eden kişiye kim haddini bildirecek? Vallahi! Ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmem. Zikrettikleri adam hakkında da hayırdan başka bir şey bilmem. O, ailemin yanına ancak benimle beraber girerdi '' dedi.

Bunun üzerine Sa'd b. Muaz el-Ensari kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben ona haddini bildiririm. Eğer o, Evs kabilesinden ise onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec'li kardeşlerimizden ise, bize ne emredersen onu yaparız" dedi. Sonra Hazrec'in efendisi olan ve daha önce salih biri olup, ancak Cahiliye taassubu kendisini kaplayan Sa'd b. Ubade kalktı ve Sa'd b. Muaz'a: "Vallahi onu öldüremeyeceksin. Onu öldürmeye gücün de yetmez" dedi. Useyd b. Hudayr -ki o, Sa'd b. Muaz'ın amcası çocuğudur- kalktı ve Sa'd b. Ubade'ye: "Yalan söyledin! Vallahi onu öldüreceğiz. Sen münafıksın ve münafık için mücadele ediyorsun" dedi. Bunun üzerine Evs ve Hazrec kabileleri birbirine düştü. Hatta birbirlerine vurmaya kalkıştılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de minberinde duruyordu ve onları sakinleştirmek için uğraşıyordu. Onlar susunca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de sustu.

Ben o gün hep ağladım. Gözyaşlarımın dinmediği gibi gözüme uyku da girmemişti. Annem ve babam yanımda sabahladılar. Hatta ağlamaktan ciğerlerimin parçalandığını sandılar. Annem babam yanımda, ben ağlar iken Ensar'dan bir kadın gelerek yanıma girmek için benden izin istedi. Ben de kendisine izin verince yanıma girdi ve o da benimle ağlamaya başladı. Biz bu durumda iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içeri girdi ve selam verip oturdu. Bu iftiralar edildiği zamandan beri Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda böyle oturmamıştı. Bir ay geçmişti ve benim hakkımda ona bir vahiy gelmemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) otururken şehadet getirdi ve şöyle dedi: ''Derim ki! Ey Aişe! Senin hakkında bana şöyle şöyle denildi. Eğer sen bundan beri isen Allah ta seni beri kılacaktır. Eğer bir suç işlediysen Allah'a istiğfar ve tövbe et. Eğer kul suçunu itiraf eder ve sonra tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder. '' Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini bitirince gözyaşlarım kesildi ve gözyaşlarımdan bir damla bile hissetmez oldum.

 

Babama: "Resulullah'ın dediklerine karşı cevap ver" dediğimde, babam: ''Vallahi Resulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi. Bu sefer anneme: "Resulullah'ın dediklerine karşı cevap ver dediğimde ise annem: "Vallahi Resulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi.

Ben de: -yaşımın küçük olması sebebi ile Kur'an'dan fazla bir şey bilmiyordum- Ben, vallahi, sizin bu olayı duyduktan sonra bunun içinize yerleştiğini ve buna inandığınızı biliyorum. Eğer size suçsuz olduğumu söylersem bana inanmayacaksınız. Allah suçsuz olduğumu bilmektedir. Eğer size bir durum üzerine itiraf ta bulunsam, Allah suçsuz olduğumu biliyor, ama siz bana inanmazsınız. Vallahi, kendime ve size Hz. Yusufun babasının: "Artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir"]Yusuf 18} demesi misalinden başka verebilecek bir misal bulamıyorum" dedim ve gidip yatağıma uzandım.

Vallahi, o an Allah'ın beri (suçsuz) olduğumu ve beni temize çıkaracağını biliyordum. Fakat vallahi, ben, Allah'ın benim hakkımda okunacak vahiy indireceğini zannetmiyordum. Bana göre benim durumum Allah'ın konuşturacağı kişiden daha aşağı idi. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in suçsuz olduğumu rüyasında görmesini istiyordum. Vallahi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerinden kalkmamıştı ve ev halkından da kimse evden dışarı çıkmamıştı ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e vahiy geldi. Gelen vahyin ağırlığından dolayı, kış mevsiminde olmamıza rağmen Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in teri inci taneleri gibi dökülmeye başladı. Vahiy bitip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatladığı zaman gülümsemeye başladı ve ilk sözü: ''Ey Aişe! Sana müjdeler olsun. Allah seni suçsuz kıldı'' oldu.

o zaman annem bana: "Kalk ve ona git" dedi. Ben de: "Vallahi ona gitmeyeceğim. Ben ancak beraatimi indiren Allah'a hamd edeceğim" dedim. Bunun üzerine yüce Allah: "(Nebi'in eşi hakkında) oyalam uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır"[Nur 11] ayeti dahil olmak üzere on ayet indirdi.

Allah bunu suçsuz olduğuma dair indirdiği zaman, Ebu Bekr es-Sıddik, Mistah'ın akrabası olmasıyla beraber fakir olduğu için ona nafaka verirdi. Ancak: "Vallahi Aişe hakkında öyle şeyler söyledikten sonra Mistah'a artık nafaka vermeyeceğim" dedi. Bunun üzerine Allah: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinIer. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır"[Nur 22] ayetini indirdi. Ebu Bekr: "Vallahi, Allah'ın beni bağışlamasını isterim" dedi. Eskiden naf aka verdiği Mistah'a yine nafaka vermeye başladı ve: "Vallahi, bunu ondan asla kesmeyeceğim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyneb binti Cahş'a benim durumumu sorup: ''Ne öğrendin veya ne gördün?'' deyince: "Ey Allah'ın Resulü! Gözlerimi ve kulaklarımı (haramdan) koruyorum. Vallahi, hayırdan başka bir şey öğrenmedim" karşılığını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımlarının içinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için Zeyneb'in benim kadar değeri vardı. Allah onu benim hakkımda şüpheye düşmekten korudu. Kızkardeşi Hamne onunla bu konuda mücadele etti ve helak olanlarla beraber kendisi de helak oldu.

İbn Şihab der ki: Bu gruptan bize gelen ulaşan rivayetler bunlardan ibarettir.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Bu kanalla Abdurrezzak (9748), Müslim (2770:56) ve Nesai, es-Sünenu'l-kübra'da (11360) rivayet ettiler.

 

 

 

21690 (3)- İbn Şihab der ki: Urve b. ez-Zübeyr, Said b. el-Müseyyeb, Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'nin bana bildirdiğine göre iftira edenler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımı Hz. Aişe hakkında diyeceklerini dedikleri zaman, Allah Hz. Aişe'yi temize çıkarmıştı. Bunların hepsi de bu olaydan bir bölüm de olsa bir şeyler

anlattılar. Bunların bazıları olayı diğerlerinden daha iyi biliyordu. Bu kişilerin rivayeti daha da sağlam idi. Bu ravilerin Aişe hakkında anlattıklarım kavradım. Ravilerin anlattıkları birbirini doğruluyordu. Hz. Aişe'nin şöyle dediğini söylediler: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman hanımları arasında kura çekerdi ve kurada hanımlarından kim çıkarsa beraberinde onu götürürdü." İbn Şihab hadisin devamını aktarıp şöyle devam etti:

"Gece vakti Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkmak için emir verdi.

Emir verdiği zaman kalkıp yürüdüm. Zarar boncuğundan yapılmış gerdanlığımın kopup düştüğünü gördüm. (Gerdanlığı aradıktan sonra) olduğum yere döndüm."

Urve der ki: "Bana bildirilene göre, Abdullah b. Ubeyy'in yanında bu yöndeki iftiralar konuşulduğu zaman, Abdullah bunları onaylayıp, dinler ve yayılması için de çalışırdı." Urve yine şöyle dedi: "Bu iftirayı atanlar arasında Hassan b. Sabit, Mistah b. Usase ve Hamne binti Cahş'ın adları zikredilmiştir. Diğer kişiler hakkında ise Allah'ın: " ... O yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur ..... (Nur 11) sözünden başka da bilgim yoktur. Bu iftirada en büyük payın Abdullah b. Ubeyy b. Selul adlı kişide olduğu söylenir." Urve yine şöyle der: "Aişe, Hassan b. Sabit'e yanında sövülmesinden hoşlanmaz ve şöyle derdi: Zira Hassan, şu şiiri söyleyen kişidir:

"Babam, dedem ve onurum, Size karşı Muhammed'in onuruna bir kalkandır. "

O zamanlar çöldeki eski Araplar gibiydik. Tuvalet ihtiyacı için ev dışında uzak bir yere giderdik.

Urve şunları da söylemiştir: "Hz. Aişe'nin kumaları vardı... (Usame), Hz.

Aişe'nin masum olduğunu bildiğini söyledi ... (Berire dedi ki: Hz. Aişe uyuyunca) koyun gelip hamuru yerdi ... " Sa'd b. Muaz: "Eğer kardeşlerimiz Hazrec'den ise bize emredersin, emrini yerine getiririz" dedi. Hazrec'den bir adam kalktı. Bu kişi Sa'd b. Ubade'ydi ve Hassan'ın annesi onun amcası kızıydı. Sa'd, Hazrec'in lideriydi ve salih bir kişiydi; ama akrabayı gözetme taassubu onu böyle yapmaya sevketti. (Hz. Aişe şöyle dedi: "Ağlamaktan gözyaşlarım kurudu." Zeyneb binti Cahş'ın kırkardeşi Hamne ise (Zeyneb gibi davranmayarak) iftira edenlere katıldı. Urve der ki: Hz. Aişe: "Vallahi, hakkında konuşulan kişi (Safvan b. Muattal): "Sübhanallah! Canım elinde olana yemin ederim ki, hiçbir kadının örtüsünü kaldırmadım" dedi. sonra bu kişi Allah yolunda şehid edildi" dedi.

 

[Sahih]

 

 

 

21691 (4)- İbn Şihab bu hadisi Urve'den senediyle beraber nakletti; ancak zafar gerdanlık ve kadınların o zaman etsiz, cılız ve hafif olduğunu söyledi. Yine Hz. Aişe'nin: "Yerime dönüp bekledim" dediğini, beklediği yerin ıssız olduğunu, Hz. Aişe'nin kumalarının olduğunu, Berire'nin: "Koyun gelip hamuru yerdi" dediğini, Sa'd b. Ubade'nin daha önce salih biri olduğunu, ama akrabalık taassubunun bu şekilde davranmasına sebep olduğunu, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, cemaati susturduğunu, Hz. Aişe'nin gözyaşlarının kuruduğunu ve Hamne'nin, iftira atanlarla beraber olduğunu söyledi.

 

[Sahih]

 

 

 

21692 (5)- Hz. Aişe der ki: Bana iftira atıldığından habersizdim. Bundan haberim olunca rahatsızlandım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımdayken kendisine vahiy geldi. Vahiy zamanında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hafif uyuklar gibi olurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda otururken kendisine vahiy geldi. Vahiy bitince de eliyle alnını silerek başını kaldırıp: "Ey Aişe! Sana müjdeler olsun'' dedi. Ben: "Allah'a hamed ederim, sana değil" karşılığını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Namuslu, bir şeyden habersiz, mü'min hanımlara (zina suçu) atanlar dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir ... O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar"[Nur 23-26] ayetlerini okudu.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari, şehildat 5/269 (2661) rivayet etti.

 

 

 

21693 (6)- Hz. Aişe der ki: "Benim masum olduğumu haber veren ayetler nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minbere çıkıp, iftira edenleri çağırdı ve kendilerine had cezasını uyguladı."

 

[Hasen]

 

 

2. Ümmü Ruman

 

- - (-)

21694 (1)- Hz. Aişe'nin annesi Ümmü Rılman anlatıyor: Ben ve Aişe otururken Ensar'dan bir kadın girip oğlunu kastederek: "Allah falanı şöyle yapsın" dedi. Ben: "Neden böyle diyorsun?" diye sorunca: "Bu olayı yayanlar arasında oğlum da var" cevabını verdi. Ben: "Hangi söz?" diye sorunca, kadın: "Şöyle şöyle" dedi. Aişe: "Ebu Bekr bunu işitti mi?" diye sorunca, kadın: "Evet" cevabını verdi. Aişe: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu duydu mu?" diye sorunca, kadın, yine: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Aişe baygınlık geçirip kendine geldiğinde ateşi yükselmiş ve titriyordu. üzerine giysiler attım, bu sırada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Buna böyle ne oluyor?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Onu titreten bir hummaya yakalandı (ateşi yükseldi)" cevabını verince: "Bu konuda dilde dolaşan bir söz dolayısıyladır belki" buyurdu. Ben: "Evet ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdim. Bu sırada Aişe başını kaldırıp: "Eğer bir şeyler söyleyecek olursam, benim hiçbir kusurumun olmadığını kabul etmezsiniz. Yemin edecek olursam benim doğru söylediğime inanmazsınız. Benim misalim ile sizin misaliniz Yakılb ile onun oğullarına benzer. Yakılb: ''Artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım İstenİr''[Yusuf 18] demişti." Aişe'nin masum olduğunu bildiren ayet nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip bunu Aişe'ye bildirdi. Aişe: "Allah'a hamed ederim, sana -veya hiç kimseye- değil" karşılığını verdi.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari (3388, 4143, 4691) rivayet etti.

 

 

 

21695 (2)- Ümmü Ruman anlatıyor: Ben Aişe'nin yanındayken Ensar'dan bir kadın girip oğluna beddua etti. Aişe: "Neden böyle diyorsun?" diye sorunca: "Bu olayı yayanlar arasında oğlum da var" cevabını verdi. Aişe: "Hangi söz?" diye sorunca, kadın: "Şöyle şöyle" dedi. Aişe:

"Resulullah bunu duydu mu?" diye sorunca kadın: "Evet" cevabını verdi. Aişe: "Ebu Bekr bunu işitti mi?" diye sorunca, kadın: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Aişe baygınlık geçirip kendine geldiğinde ateşi yükselmiş ve titriyordu. Ben kalkıp üzerini örttüm, bu sırada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) girdi ve: ''Buna böyle ne oluyor?'' diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Onu titreten bir hummaya yakalandı (ateşi yükseldi)" cevabını verince: "Bu konuda dilde dolaşan bir söz dolayısıyladır belki" buyurdu. Ben: "Evet ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdim. Bu sırada Aişe kalkıp oturdu ve: "Vallahi, eğer yemin edecek olursam benim doğru söylediğime inanmazsınız. Bir şeyler söyleyecek olursam, benim hiçbir kusurumun olmadığını kabul etmezsiniz. Benim misalim ile sizin misaliniz Yakub ile onun oğullarına benzer. Yakub: ''Artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir''[Yusuf 18] demişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıktıktan sonra Aişe'nin masum olduğunu bildiren ayet kendisine nazil olunca Ebu Bekr ile gelip: ''Ey .Aişe! Allah masum olduğunu vahiyle bildirdi'' buyurdu. Aişe: "Allah'a hamed ederim, sana değil" karşılığını verdi. Ebu Bekr ona: "Bunu Allah'ın Resulüne mi söylüyorsun?" deyince, Aişe: "Evet" karşılığını verdi. Bu olayı yayanlar arasında, Ebu Bekr'in bakımını üstlendiği bir adam da vardı. Ebu Bekr ona bir daha iyilik yapmayacağına dair yemin edince, "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinIer. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır''[Nur 22] ayeti indi. Bunun üzerine Ebu Bekr: "Bilakis (Allah'ın beni bağışlamasından hoşlanınm)" deyip bu adama iyilik yapmaya devam etti.

 

[Sahih]